BENİMMERKEZİM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ÖDEVLERİMİZ ........

2 posters

Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty ÖDEVLERİMİZ ........

Mesaj  KOMUTAN Cuma Nis. 18, 2008 5:00 pm

ARKADAŞLAR EĞER ÖDEVİNİZ OLURSA VE ARAŞTIRIP BULAMADIYSANIZ BUYRUN PAYLAŞIN ELİMİZDEN GELDİĞİ KADAR YARDIMCI OLALIM.
KOMUTAN
KOMUTAN
BAŞKOMİSER
BAŞKOMİSER

Mesaj Sayısı : 21
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty ATOM

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:46 pm

Bugün kullandığımız anlamda atom kavramını ilk kez ortaya atan düşünürler Leukippos ve Demokritos'dur. Bu düşünürler doğada mevcut her maddenin, fiziksel olarak bölünmeyen atomlardan oluştuğunu ifade etmişler, ayrıca atomlar arasında boş uzay bulunduğunu ve devinim halinde olduklarını belirtmişlerdir.

Aristoteles'in (M.Ö. 384-322) maddeye bakışı, kendinden önce yaşamış olan filozoflara olan tepkisini ifade eder. O, Empedocles'in düşüncesine katılmış ve her şeyin dört ana maddeden yapıldığını savunmuştur.

Bu dönemi izleyen çağlarda bu düşüncelere bir ilave yapılmadı, ilk kez 19. yüzyılda John Dalton modern atom kavramını ortaya attı. Dalton, kimyasal reaksiyonlarda maddenin tam sayılarla belirlenen oranlarda tepkimeye girdiğini gösterdi ve maddelerin atom denen sayılabilir ama bölünemez parçalardan yapıldığını ifade etti. Buna ek olarak, atomların ağırlıklarını ortaya koyan bir çizelge hazırladı.

J.J. Thomson 1897 yılında elektronu keşfetti. 1900'lü yılların başlarında Ernest Rutherford günümüz atom modelinin temelini teşkil eden yapıyı ortaya koydu: atomun, kütlesinin büyük bir kısmını oluşturan bir çekirdek ve bu çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Rutherford çekirdeği oluşturan pozitif yüklü parçacığa proton adını verdi.

1932 yılında Chadwick nötronu buldu. Daha sonra kuantum teorisi doğrultusunda Niels Bohr, Bohr atom modelini ortaya attı ve elektronların belli yörüngelerde bulunabildiğini ve bunun Planck sabiti ile ilgili olduğunu ifade etti.NİELS BOHR'un modeli ise modern atom teorisine en yakın modeldir.Bohr'a göre elektronlar çekirdeğin çevresinde rastgele yerlerde değil,çekirdekten belirli uzaklıklarda bulunan katmanlarda döner.Bohr da tasarladığı bu modelle Nobel ödülüne layık görüldü.

Yapısı [değiştir]

Atomun yapısını açıklayan ve bugün için kabul edilen son teori Kuantum Atom Teorisi'dir.Kuantum Atom Teorisi'ne göre atom modeli Bohr atom modelinden farklıdır. Bohr Atom Modeli'ne göre atomun merkezindeki çekirdeğin etrafında elektronlar çember şeklindeki yörüngelerde dolanmaktadırlar. Herbir çember yörünge belli enerji seviyesine sahiptir. Yörüngelerarası elektronik geçişler atomun renkli görünmesine neden olur. Ancak belli bir zaman sonra Bohr atom modelinin birçok spektrumu açıklayamadığından yetersizliği ortaya çıkmıştır.


Kuantum Atom Modeli'ne göre ise atomun merkezinde bulunan çekirdeğin etrafındaki elektronlar belli bölgelerde yani orbitallerde bulunurlar. Belli enerji seviyelerine sahip orbitaller atomu oluşturan küresel katmanlarda bulunur. Portakal kabuğu şeklinde iç içe geçmiş küresel katmanlardaki orbitallerin belli şekilleri ve açıları(yönelmeleri) mevcuttur. Orbitallerin bulunduğu katmanların enerji seviyelerini n başkuantum sayısı belirler. n = 1,2,3,. . .gibi tam sayılarla ifade edilir. Orbitallerin şeklini ise l yan kuantum sayıları belirler. l = 0(s), 1(p), 2(d),. .(n-1) e kadar değerler alır. Orbitallerin doğrultularını(açılarını) veren ml yan kuantum sayısı ml=-l. . .0. .+l değerlerini alır. Elektronların spini gösteren ms kuantum sayısı da +1/2 veya -1/2 değerlerini alabilir. Orbitaller şekilleri aşağıdaki linkte gorulmektedir

[1]

Bir atomun çapı, elektron bulutu da dahil olmak üzere yaklaşık 10 − 8 cm mertebesindedir. Atom çekirdeğinin çapı ise 10 − 13 cm kadardır. Atomlar, boyutlarının görünür ışığın dalga boyundan çok küçük olması sebebiyle optik mikroskoplarla görüntülenemezler. Atomların pozisyonlarını belirleyebilmek için elektron mikroskobu, x ışını mikroskobu, nükleer manyetik rezonans (NMR) spektroskopisi gibi araç ve yöntemler kullanılır..

Yalnız elektronlar çekirdek çevresinde ancak belirli enerji seviyelerine sahip yörüngelerde dönerler, konumları ancak bir olasılık fonksiyonu ile ifade edilebilir. Elektronlar çekirdeğin etrafında bulutsu bir şekildedir.
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty ISI VE YAYILMA ŞEKİLLERİ

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:47 pm

ısı bir enerji, sıcaklık ise bir tür birim olarak sayılabilir. halk arasında sürekli olarak karıştırılan bu terimler aslında aynı değildirler. sadece yer aldıkları konular doğrultusunda birbirlerine benzetilmiş ve aynı zamanda halk tarafından aynı anlama geldikleri düşünülmüştür.

Isı, belirli sıcaklıktaki bir sistemin sınırlarından, daha düşük sıcaklıktaki bir sisteme, sıcaklık farkı nedeniyle transfer edilen enerjidir.Isı da iş gibi bir enerji transfer biçimidir. Isı ve iş hiçbir cisimde depo edilemez, ancak sistem sınırlarında ve geçiş halinde iken belirlenebilir. Her ikisi de birer eğri fonksiyonudurlar. Bir başka deyişle, ısı ve iş geçiş halindeki enerjilerdir.Isı sıcak bir maddenin soğuk maddeye ilettiği sıcaklıkğı sağlayan bir enerji türüdür


Isı birimi iş birimi ile aynıdır yani loule (j) dur.

* S:Entropi
* T:Sıcaklıkısı birim, kaloridir.


Isının yayılma şekilleri [değiştir]

Isı, maddenin tüm taneciklerinin enerjisi ve hareketlerinin, sıcaklıklarının toplamıdır.

Isı 4 şekilde yayılır...

Ana madde: Kondüksiyon

* İletim: Burada ısı enerjisi molekülden moleküle aktarılır. Bunun için moleküllerin birbirine dokunması gerekir. Bu yayılma biçimi daha çok katılarda görülür.

Ana madde: Taşınım

* Konveksiyon: Burada ısı enerjisini taşıyan hareketli bir ortamdır. Örneğin kalorifer peteklerindeki ısı havaya aktarılır hava bu ısıyı çevredeki cisimlere taşır.Başka bir örnek olarak kaynayan suyu verebiliriz.Isınma ilk önce aşağıdan başlar ve ısınan su molekülleri yukarı doğru çıkar.Soğuk olanlarda aşağı iner.

Ana madde: Işınım

* Işıma: Bunun için maddesel bir ortam olmak zorunda değildir. Örneğin güneşteki ısı enerjisi ve elektrik ocağındaki ısı enerjisi ışıma yolu ile çevredeki cisimlere taşınır.

Ana madde: Elektrik

* Elektriklenme:Isının 4. şekilde yayılma şeklidir.Isı bu yayılma şekliyle maddeden başka bir maddeye aktarılır.Ancak bu maddelerin bitişik olması veya aralarında bir bağ olması gereklidir.

Isı enerjisi akışkanlarda (sıvı ve gazlarda) konveksiyon yoluyla ilerler. Konveksiyon ısının maddesel yerdeğiştirme ile yayılmasıdır. Gazın ısınan bölgesinde kısmi basınç artar ve yüksek basınçtan düşük basınca doğru gaz hareketi olur. Dolayısıyla sıcak gaz soğuk gaza doğru yerdeğiştirir. Gaz hareketi sayesinde gazın bir tarafındaki ısı her yere yayılır. Sıvılarda da benzer bir durum oluşur.

Isı katılarda iletim yolu ile yayılır. Katı maddenin molekülleri herhangi bir yolla hızlandırılırsa, hızlanan bu moleküller yanındaki moleküle daha hızlı çarpacağından yanındaki molekülleri de hızlandırır. Bu olay böylece devam eder ve sıcaklık katının her yanına dağılmış olur.
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty IŞIK NEDİR

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:49 pm

Işık nedir ? Işık , maddenin fiziksel yapısındaki atomik etkileşim sonucu meydana gelen , ışıyan bir enerji türüdür . Kaynağından çıktıktan sonra bütün yönlere dağılır ve dalgalar şeklinde ilerler .

Herhangi bir dalganın iki temel özelliği dalga boyu ve frekansıdır . Dalga boyu , birbirine komşu iki dalganın tepe noktaları arasındaki mesafedir . Frekans ise belli bir noktadan belli bir zaman birimi içinde geçen dalga adedidir . Dalga boyu ile frekansın çarpımı ışığın yayılma hızını verir . Işığın dalga boyu , mavi ışık için yaklaşık 380 nanometre , kırmızı ışık için 760 nanometre'ye kadar uzanır . Işığın frekansı ise 600 milyar adettir . Bu ifadeye göre ışığın saniyede 600 milyar defa yanıp söndüğünü söyleyebiliriz . Yayılma hızı ise saniyede yaklaşık 300.000km'dir . Bu ölçüler yaklaşık boşluk ortamı için geçerlidir . Daha yoğun ortamlarda bu ölçüler değişir .
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty ATATÜRK ÜN HAYATI

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:51 pm

ATATÜRK'ün HAYATI

Mustafa Kemal ****** 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. ******'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.

Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.

1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi.

Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi.

1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.

Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.

Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.

Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:

*

Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.
*

Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)
*

I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
*

II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
*

Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty DESTEK VE HAREKET

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:52 pm

İnsanların dik durması ve aktif hareket etmesi destek ve hareket sistemi ile sağlanır. Hareketler kas, kemik, ve eklemin birlikte çalışmasıyla gerçekleşir. İnsanda, destek ve hareket sistemi elemanı olan kemik
doku, iskelet adını alır.
A. İnsanda İskelet
İnsanda iskelet sistemi, vücudun çatısını oluşturur. İskelet sistemi hareketi sağlamanın dışında iç or­ganları koruma, kas ve iç organlara bağlanma yüzeyi oluşturma görevi de yapar. İskeleti oluşturan kemikler kalsiyum deposu olarak iş görür. Aynı zamanda kemiklerde kan hücreleri de meydana gelir.
iskelet, anne kanunda sekizinci,haftaya kadar kıkırdaktır, daha sonra kemikleşme başlar. Doğum­dan sonra kemik gelişimim kalıtsal, bünyesel ve çevresel faktörler etkiler.
1. Kemik Yapışı ve Çeşitleri
İnsan iskeletin! oluşturan kemikler, şekillerine göre dört grupta incelenir;
a. Uzun kemikler: İki ucu şişkin, silindir şeklindeki kemiklerdir. Şişkin olan uçlara kemik ucu, silindir şeklin­deki kısmına da kemik gövdesi denir. Kemik gövdesi çok sıkı yapıdadır. Ortasında uzunlamasına ilik kanalı denilen bir boşluk vardır ve içinde sarı ilik bulunur. Kemik uçları daha gevşek, süngerimsi bir yapı gösterir. Bu yapının boşluklarım da kırmızı ilik doldurur. Kemiklerin üzerini örten kemik zarı (periost) uzun kemikte enine büyümeyi ve onarımı sağlar. Uzun kemiklerin baş kısımlarında kıkırdak doku vardır. Ayrıca uzun kemi­ğin baş kısmı ile gövdesi arasında bulunan kıkırdak doku bir süre kemiğin boyuna uzamasını sağlar ve daha sonra kemikleşir. Kol ve bacak kemikleri uzun kemiklere örnektir .
b. Kısa Kemikler: Hemen hemen boy ve genişliği birbirine eşit olan kemiklerdir. Kısa kemikler dıştan kemik zarı ile sarılmıştır. Kemik zarının altında sert kemik, ortada ise süngerimsi kemik bulunur. Süngerimsi yapıda kırmızı kemik iliğine rastlanır. Kısa kemiklerde kemik kanalı bulunmaz. El ve ayak parmakları kısa kemiklerdir
c. Yassı Kemikler: Genişliği fazla olan kemiklerdir. Bu kemiklerde yapılaşma kısa kemiklerde olduğu gibi­dir. Kafatası kemikleri, kürek kemikleri, kaburgalar ve kalça kemikleri yassı kemiklerdir
d. Düzensiz şekilli kemikler: Değişik şekillerde olan ve genellikle diğer bir kaç kemikle bağlantı kuran ke­miklerdir. Örneğin, omurlar, bazı yüz kemikleri gibi.
İnsan iskeleti yaklaşık 207 kemikten oluşmuştur. İskeleti oluşturan kemik sayışı 207 olarak belirtilmesine rağmen, bazı kaynaklarda bu sayıya kulak (6) ve dil (1) kemikleri de eklenerek sayı artırılmıştır. Bazı kaynaklarda ise kuyruk sokumu ve sağrı omurları birleşmiş olarak kabul edildiğinden, kemik sayışı daha az gösterilmiştir, iskelet baş, gövde ve üyeler iskeleti olarak üç bölümde incelenebilir .
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty HAREKET VE KUVVET

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:54 pm

HAREKET ENERJİSİ :
Hareket halindeki cisimlerin sahip olduğu enerjiye; “Hareket enerjisi” denir.

Hareket enerjisine sahip olan cisimlere örnekler :

Koşan bir insan
Yuvarlanan bir top
Dereden akan su
Yüzen bir balık
Havada uçan bir kuş





Dikkat:

*Aynı hızda giden A ve B iki cismi A 1sn önce yola çıkmış olsa B ile aralarında hep aynı mesafe olur. A B den daha hızlı gitmez aynı hızdadırlar.

*Cisimler hareketlerinden dolayı hareket enerjisine sahip olurlar . Hareket etmeyen cisimlerin yani hızı 0 m/sn olan cisimlerin hareket enerjileri de 0 dır.

*Enerji ve kuvvet aynı şey değildir.

*Sürat bir kuvvet değildir.



KUVVET



Durmakta olan cismi hareket ettiren, hareket durumundaki cismi durduran, hızını veya yönünü değiştiren ya da cisimlerin biçimini değiştiren etkiye kuvvet denir. “F” ile gösterilir. Vektörel (yönlü) bir büyüklüktür.


Kuvvetin elemanları: Etki noktası, etki doğrultusu, etki yönü ve büyüklük.
Kuvvetin etkileri:Kuvvetin; hareket ettirici, durdurucu ve yön değiştirici etkileri vardır.

Kuvveti nasıl ölçeriz?: Kuvvetin ölçülmesi için maddelerin esnekliğinden yararlanılır. Cisimlerin esneklik özelliklerinden yararlanılarak yapılan araçlara dinamometre, el kantarı ya da yaylı kantar adı verilir. Dinamometreler, kuvvet ölçmede kullanılır. Kuvvetin birimi Newton’ dur. Kısaca “N” ile gösterilir.




KUVVET VE HAREKET





KUVVET



Durmakta olan cismi hareket ettiren, hareket durumundaki cismi durduran, hızını veya yönünü değiştiren ya da cisimlerin biçimini değiştiren etkiye kuvvet denir. “F” ile gösterilir. Vektörel (yönlü) bir büyüklüktür.


Kuvvetin elemanları: Etki noktası, etki doğrultusu, etki yönü ve büyüklük.
Kuvvetin etkileri:Kuvvetin; hareket ettirici, durdurucu ve yön değiştirici etkileri vardır.






Kuvveti nasıl ölçeriz?: Kuvvetin ölçülmesi için maddelerin esnekliğinden yararlanılır. Cisimlerin esneklik özelliklerinden yararlanılarak yapılan araçlara dinamometre, el kantarı ya da yaylı kantar adı verilir. Dinamometreler, kuvvet ölçmede kullanılır. Kuvvetin birimi Newton’ dur. Kısaca “N” ile gösterilir.
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty ÜREME

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:55 pm

olarak da bilinir, bir canlının neslini devam ettirmesi olayı. Büyüme ve gelişmesini tamamlayan her canlı çoğalma yeteğine sahip olur. Çoğalma yeteneğine sahip canlılar kendilerine benzer bireyler oluştururlar ve bu sayede nesillerin devamlılığı sağlanır.

Biyolojinin temel ilkelerinden biri "tüm canlılar kendinden önce bulunan canlılardan meydana gelir" sözüdür. Gerçekten de yaşamın temel yapısı bireylerin çoğalmasıyla gelecek döllerin oluşturulması ve genetik bilginin aktarılmasından geçer. Üremenin birimi ve taşıyıcısı hücre, türlere özgünlüğün aktarılmasını sağlayan ise kalıtım materyalidir.özellikle arılarda partenogenez diye adlandırılan üreme biçimi iki tip arı tarafından gerçekleştirilir.Kraliçe arı(2n) ve erkek arı(n) bölünmeye uğrayarak yumurta ve spermlerini birleştirir.Bunlardan birkaç yumurta erkek arıyı, birkaç yumurta kraliçe arıyı(bunlar arı sütü ile beslenir.), diğerler yumurtalar ise işçi arıları(kısır_bunlarda arı ekmeği ile beslenir.)meydana getirir.

Eskiden, insanlar canlı varlıkların cansız maddelerden oluştuğuna inanırlardı, örneğin, sineklerin çamurdan ya da etten, kurbağaların çamurdan oluştuğu gibi. Mikroskobun bulunuşu ve mikroorganizmaların saptanması sonucu bunların kökeni ile ilgili görüşlerden biri; Abiyogenez (kendiliğinden oluş, Spontan Generasyon); diğeri ise Biyogenez (Kendinden önceki bir canlıdan oluş) dur. Sonraları bir fizikçi olan Francesco Redi'nin ünlü kavanoz çalışması, açık kaptaki ette sinek kurtçuklarının oluşumu ve eti steril ettikten sonra kapalı ortamda ette hiçbir canlının kendiliğinden oluşmadığının ispatlanmasıyla abiyogenez geçerliliğini kaybetti.

Bir hücreli canlılarda çoğalma, vejetatif bölünmeyle birleşmiş ve bu sebeble normal vejetatif bölünme aynı zamanda yeni döller meydana getirilmesini de sağlamaktadır. Çok hücrelilerde ise; çoğalma, germinatif hücreler denen özelleşmiş dokuya indirgenmiştir. Somatik /vejetatif hücreler canlıda yapının oluşmasını, gelişmesini sağlayan ve bireyle birlikte ölen hücrelerdir.

Canlılarda eşeyli ve eşeysiz çoğalma olmak üzere iki çeşit çoğalma vardır.
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty ERGENLİK DÖNEMİ

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:57 pm

Ergenlik sözcüğü günümüzde, bireyde gözlenebilen hızlı ve sürekli bir gelişim evresi olarak tanımlanmaktadır. Ergenliğin daha değişik tanımları da yapılmaktadır. Ergenlik bireyin çocuksu tutum ve davranışlarının yerini yetişkinlik tutum ve davranışlarının aldığı, cinsiyet yetilerinin kazanıldığı dönemdir.

Genel olarak 12-20 yaş arası ergenlik dönemi olarak adlandırılır. Ortalama olarak kızlar erkeklere oranla iki yıl kadar önce olgunlaşmaları nedeniyle bu dönem ülkemizde kızlarda 10-12 yaşları arasında erkeklerde 12-14 yaşları arasında başlar. Ergenliğin sonuna doğru bu farkın kapandığı görülür. Sosyoekonomik koşullar, iklim ergenliğin başlangıcında etkili olmakta olgunlaşmanın geç ya da erken olmasına neden olmaktadır.

Gerek ergenlik gerekse gençlik dönemleri insan yaşamının en güzel, en mutlu ve en güçlü dönemleri olurken, aynı zamanda birer kriz ya da bunalım dönemleridir. Aslında her değişim bir durumdan ötekine geçiş ile eski alışkanlıklardan sıyrılıp yeni koşullara uyma zorunluluğunu getirdiğinden, kendine göre bir zorluk taşımakta, dolayısıyla bir kriz ya da bunalım dönemi olarak adlandırılabilmektedir. Buna göre, gençlikten orta yaşa, orta yaştan yaşlılığa, öğrencilikten iş yaşamına, iş yaşamından emekliliğe, bekarlıktan evliliğe ve yine evlilikten bekarlığa yahut dulluğa geçişlerin her biride kendine göre birer kriz ve bunalım dönemleridir.

Ancak, gerek biyolojik, gerekse sosyal bakımdan en önemli bir değişiklik sayılan ergenlik ve gençlik dönemleri bunların arasında daha bir belirginlik taşır. İşte belki de bu yüzden yıllar boyunca ergenlik ve ilk gençlik dönemleri halk arasında oldukça şatafatlı sözlerle belirlenmiş "buhran çağı", "delikanlılık", "ateşli gençlik", "kabına sığmazlık" gibi deyimler hep bu dönemi anlatmada kullanılmıştır. Dikkat edilirse, bu kullanım bir yandan özenme ve hasret, bir yandan da kıskançlık taşımaktadır. Fransız'ların bir deyişi olan "gençlik bile bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi" sözünde, ihtiyarlığın bilgisizliği vurgulanmakta ve bu gibi deyimlerin hep daha yaşlı kuşaklar tarafından yaratıldığı da göz önüne alındığında, yaşlıların sanki umutsuzluklarının acısını gençliğin deneyimsizliğini vurgulayarak kendilerini daha üstün görmek yoluyla çıkardıkları düşünülebilir .
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty BAŞKALAŞIM

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 8:59 pm

1. Ametabolus böcekler: Bu gruba böcek olmayan altı ayaklı (hexapod) canlılardan bir kısmı girer. Bu gruptaki canlıların larva ve yetişkin halleri çiftleşme organlarının yokluğu dışında aynıdır ve metamorfoz geçirmezler.

2. Hemimetabolus böcekler: Bu gruba pek çok böcek grubu girmektedir. Larva yetişkinlik aşamasına kademeli olarak geçer ve koza aşaması yoktur.

3. Holometabolus böcekler: Kelebekler ve pek çok böcek sınıfının dahil olduğu bu grupta yaşam döngüsü, tırtıl, koza ve yetişkin aşamalarından oluşur.

Yumurtadan çıkan kurbağa ise karada yaşar ve suda. Yumurtadan çıkan kurbağa kurtçuğu, iribaş adını alır. Suda yaşar ve solungaçla solur. Ergin kurbağa ise karada yaşar ve akciğerle solunur. Bu tür başkalaşma genellikle hayvanlarda görülmektedir. Kurbağalar, böcekler,kabuklular, derisidikenliler, solucanlar vb. böyledir. Başkalaşma konusunda yapılan araştırmalar, bu olayın kalıtsal olarak yeni bazı doku ve organların meydana gelmesi ve bazı doku ve organların erimesiyle yaşama biçiminde meydana gelen değişiklik sonucunda ortaya çıktığını göstermiştir. Başkalaşma ile bir hayat evresinden başka bir hayat evresine geçen hayvanın eski biçimine dönmesi artık söz konusu değildir. Eski biçimi ve yapısı kaybolmuş, hayvan yeni bir yapı kazanmıştır. Araştırmalar hayvanlardaki başkalaşmanın hormonlarla yönetildiğini ortaya koymuştur.birçok hayvanda bu hormonların neler olduğu saptanmıştır. Örneğin kurbağada başkalaşmayı yöneten tiroit hormonudur.
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty AĞIRLIK

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 9:01 pm

Ağırlık, bir cisme uygulanan kütle çekim kuvvetidir. Dinamometre ile ölçülür. Dünya'da bir cismi ele alırsak yükseğe çıkıldıkça ağırlık azalır, kutuplara gidildikçe ağırlık fazlalaşır, ekvatora gittikçe ağırlık azalır.

* Ağırlık=Kütle*Yer çekimi ivmesi

Kütlesi 1 kg olan bir cisim:

* Güneş'te 247.2 N
* Merkür'de 3.71 N
* Venüs'te 8.87 N
* Dünya'da 9.81 N
* Ay'da 1.62 N(Ay'daki ağırlık Dünya'daki ağırlığın 6'da 1'idir.)
* Mars'ta 3.77 N
* Jüpiter'de 23.30 N
* Satürn'de 9.2 N
* Uranüs'de 8.69 N
* Neptün'de 11 N
* Plüton'da 0.06 N'dur.


* 1 kg'lık kütlenin ağırlığı Paris'te 9,81 N
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty ELEKTRİK ENERJİSİ

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 9:03 pm

Ana madde: Elektriğin tarihçesi

Antik Yunan'da kehribarın (Yunanca ήλεκτρον-ilektron) sürtünmesi ile diğer nesneleri çektiğini gözlemlemiş ve bu güce elektrik adını vermişlerdir.

Yüzyıllar sonra, Benjamin Franklin elektrik üzerine deneyler gerçekleştirmiş ve yıldırım ile dural elektrik (statik elektrik) arasındaki bağı tanınmış uçurtma deneyi ile incelemiştir. Bilimsel toplulukta elektriğin tekrar ilgi odağı olması ile, Luigi Galvani (1737–1798), Alessandro Volta (1745-1827), Michael Faraday (1791–1867), André-Marie Ampère (1775–1836), ve Georg Simon Ohm (1789-1854) çalışmaları ile önemli katkıda bulunmuşlardır.

19. ve 20 yüzyılların sonunda ise, elektrik mühendisliği tarihinin en önemli isimlerinden bazıları belirmiştir: Nikola Tesla, Samuel Morse, Antonio Meucci, Thomas Edison, George Westinghouse, Werner von Siemens, Charles Steinmetz, ve Alexander Graham Bell.
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty DOLAŞIM SİSTEMİNİN OLMASI

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 9:04 pm

Dolaşım sistemine sahip olmayan canlılara örnek olarak yassı solucan (Platyhelminthes filumu) verilebilir. Bu canlının vücut boşluğunda herhangi bir kaplayıcı tabaka veya sıvı bulunmamaktadır. Sindirim sistemine açılan bir ağıza sahiptirler. Sindirim sistemi birçok dala ayrılır ve solucan yassı olduğu için sindirilmiş maddeler yassı solucanın tüm hücrelerine difüzyon ile geçebilir. Oksijen sudan yassı solucanın hücrelerine difüze olabilir. Böylece her hücre gerekli besin, su ve oksijene, bir dolaşım sistemi olmaksızın, kavuşur.
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

ÖDEVLERİMİZ ........ Empty ALYUVAR

Mesaj  atakan Cuma Nis. 18, 2008 9:05 pm

, kanda en fazla bulunan hücre tipidir ve omurgalılar|omurgalı hayvanlarda akciğer veya solungaçlardan vücut dokularına oksijen taşımasının başlıca aracıdır. Alyuvar veya kırmızı kan hücreleri olarak da bilinen eritrosit sözcüğü Yunanca erythros (kırmızı) ve kytos (oyuk) kelimelerinden türemiştir. Eritrosite sahip çoğu canlıda oksijen taşımakta kullanılan molekül hemoglobin ken bazı canlılarda (yumuşakçalar gibi) bakır ihtiva eden hemosiyanin bulunur.

Kırmızı kan hücreleri, eritrositler, ilk kez 1658 yılında Jan Swammerdam tarafından tanımlanmıştı. Bu işi için basit bir erken dönem mikroskop|mikroskobu kullanmıştır.
atakan
atakan
MODERATÖR
MODERATÖR

Mesaj Sayısı : 72
Kayıt tarihi : 16/04/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz